Kategori: Serbest Yazılarım

23-24  Mart 2019 haftasonu ben, eşim Pelin, çok değerli kardeşim Bilge Hergüner ve eşi Elif istanbuldan Dedeağaç’a (Alexandroupoli) motorlarla gitmeye karar verdik, grubun adı “Can dostlar”.

23 Mart Cumartesi Fenerbahçe’deki Dilek café de buluştuk, birer poğaça ve çay ile hafif bir kahvaltı yaptık ve sabah 08:00 da yola çıktık.

Zaten bu karar verildikten sonra işin keyifli kısmı başlıyor, hazırlıklar! Motora ufak bir checkup, özellikle lastiklerin 2 kişiye göre ayarlanması, minimum eşyadan oluşan bir valiz hazılanması, sürekli hava durumu kontrolü. Seyahat günü yaklaştıkça heyecan artıyor.

Mart sonu özellikle sabahları hava oldukça serin, çok sıkı giyinmemize rağmen  ilk başta hafif üşüyoruz, ilk durak yaklaşık 1 saat yol aldıktan sonra Silivri civarında bir kahvaltı yeri, 30 dakikalık bir mola çaylar ve  kahveler içildikten sonra yine 1 saat yol yapıyoruz, Tekirdağ yakınlarındaki Uçak caféye ulaşıyoruz, burada omletler ve sucuklar havada uçuşuyor, bu mola sırasında gruplar halinde bir çok motor buraya uğruyor veya yoldan geçiyor, anlıyorumki yanlız değiliz, bu tutku giderek yayılıyor.  

Bir sonraki durağımız hudut kapısı, nihayet sınırdayız, işlemler çok hızlı, pasaport kontrolü, motosikletlerin kayıt altına alınması. Sınırı geçip 3 dakika sonra Yunan sınırına ulaşıyoruz. Burada da benzer prosedürler ve Yunanistan’dayız! Önümüzde 4-5 araç olmasına rağmen, toplam geçiş en fazla 15 dakika sürüyor.

Yunanistan’a geçtikten sonra yol daha sakin, hiç bir telaş yok. Sanki zaman daha yavaş akıyor, hedefe yaklaşmanın verdiği keyifle salına salına yol yapıyoruz, Sınır kapısından Dedeağaç toplam 30 dakikalık bir yol,  saat 14:00 civarı hedefe ulaşıyoruz. Hesapladığımızda 6,5 saat süren bu yol normalde 4,5 saatlik bir yol, biz çok fazla oyalanıyoruz.

Şehir içinde sahile 400 metre de “Sali” diye bir otelde kalıyoruz, burada ilk kalışımız, harika bir butik otel, çalışanlar çok güler güzlü ve yardımsever, sevimli ve çok temiz, 10 üzerinden 10 veriyoruz.

Öğleden sonra biraz şehir içini yürüyerek dolaşıyoruz, Dedeağaç oldukça salaş bir kasaba ama yine de seviyorum, sıcak ve samimi insanlar, hiç bir şekilde kazık yeme ihtimaliniz yok!

Akşam”Nisiotiko” restaurant’da yemek yiyoruz, Ercan adında bir Türk garsonluk yapıyor, muhteşem mezeler ve yemekler, gerçekten mutlaka gidilmesi gereken bir yer!

Ertesi sabah şehir içinde bir café de kahvaltı edip biraz yürüyüş sonrası otelden çıkış yapıyoruz, motorları 10 dakika da yola hazırladıktan sonra 12 km uzaklıktaki Makri köyüne gidiyoruz, mevsimden dolayı tam terkedilmiş bir görüntüsü var, birer kahve içip “Aya Yorgi” restaurant’a geçiyoruz en fazla 10 dakikalık yol, burada son bir kez yunan yemeklerinin keyfini çıkartıp dönüş yoluna geçiyoruz.

Sonuç:

Motorla her mevsim yol yapmak keyifli ancak tedbirli olmak gerekiyor, elcik ısıtma özelliğine sahip motorların önemi bir kez daha kendini gösteriyor. Evvelden bir motorda yan çanta çok gerekli değil diye düşünürken ne kadar önemli olduğu ve eğer yol yapılacaksa mutlaka alınması gerektiği çok net bir şekilde anlaşılıyor.

Son olarak İstanbul’a dönüş saatini iyi ayarlamak gerekiyor, özellikle kışın, Pazar akşamı, trafik yoğunluğuna denk gelmek pek keyifli olmuyor.

Sevgiyle kalın…Tamer ATSAN


Devamını Oku

Kanatız uçuş bir hayat felsefesi, bir mutluluk arayışı.

Benim hareket noktam etrafımızda sıkça duymaya alışık olduğumuz “mutluluktan uçtum” cümlesi.

Kabul etmemiz gereken en önemli gerçek,herkes bir gün ölecek!! Hepimiz dünyada misafiriz, Buna göre Hepimiz ne zaman ve nasıl biteceği belli olmayan hikayelerin kahramanlarıyız.

Önümüzdeki dakikaların kimin için nasıl şekilleneceği belli değil ve buna rağmen insanlar sanki önlerinde 20-30 yıl varmış gibi davranıyorlar ve yaşamakta oldukları anı kaçırıyorlar.Ya geçmişte yaşadıkları olaylara takılı kalıyorlar veya gelecek ile ilgili planlar yapıp lüzumsuz endişeler yaşıyorlar.

Önümüzde 2 yol var, bir karar vermemiz gerekiyor, ya yavaş yavaş, çökerek, biterek, acı çekerek hayatı sonlandırmak veya mücadele ederek, son nefesine kadar savaşarak , onurlu bir asker gibi  ayakta ölmek.

Devamını Oku

Türkiye motosiklet pazarı 389 binden fazla satış adediyle 2006 yılında ulaştığı rekor seviyeden bu yana eski günlerini arar oldu.

2006 yılından bu zamana kadar, vergilerdeki zamlar, yeni çevreci standartlar ve ağırlaşan ekonomik koşullar ve döviz kurlarındaki tırmanış  nedeniyle sektör giderek daralıyor ve zor günler geçiriyor.

2018 yılının haziran ayı itibariyle Türkiye’de trafikte bulunan toplam 22,5 milyon motorlu aracın 3,2 milyonu motosikletlerden oluşuyor. Yaklaşık 81 milyon nüfuslu Türkiye’de her 100 kişiden 4’ü motosiklet sahibi, Son 10 yıldır her yıl yaklaşık 170 bin civarında yeni motosiklet trafiğe çıkıyor ve 53 bin civarında motosikletin trafikten kaydı siliniyor.

Türkiye motosiklet pazarının %90’a yakını 250 cc ve altı motosikletlerden oluşuyor.

Son 10 yıldır satışı yapılan 19’u yerli olmak üzere toplamda 43 marka bulunuyor.

Her şeye rağmen Avrupa’nın 2.büyük nüfusuna sahip Türkiye 31,2 yaş ortalaması, 8,333 km kıyı şeridi uzunluğu, giderek artan konforlu yolları, giderek sıkışan şehir trafiği ve otopark alanları sebebiyle motosiklet kullanmak için ideal bir ülke.

Devamını Oku

Elbette motosiklet başlı başına  her anı heyecan dolu bir tutku. Zaten hiç risk ve heyecan olmasa bu kadar cezbedici olmazdı ama kullandıkça anlıyorum ki bazı farklı duygular var bu işin içinde, sanki “gizli bir kardeşlik” var motoru keyif için kullananlar arasında, birbirlerine olan saygıları, yardımlaşmaları, selamlaşmaları, otomobilde hiç alışık olmadığımız yol vermeleri. Bu benim için çok anlamlı, birbirini hiç tanımayan ama aynı tutkuyu paylaşmaktan dolayı birbirine değer veren, saygı duyan bir topluluk, bu yüzden motora binmenin dışında çok daha fazla seviyorum bu olguyu ve bu topluluğun bir üyesi olmayı.

Devamını Oku

İnanamıyorum!! her geçen gün sayıları artıyor, özellikle bağdat caddesi gibi etrafında bir çok insanın bulunduğu caddelerde, daha çok sıcak havalarda ve çoğunlukla yarış motosikletleri sürücülerinde, altlarında en az 1000 cc’lik motorlar ve kollarına takılmış kasklar…

Şu mesajı vermeye mi çalışıyorlar acaba? Bu güçlü motora binme cesareti gösteren kişi benim üstelik  kaskım da var ama takmama hiç gerek yok çünkü ölmek bana vız gelir!!

Değerli sürücü kardeşlerim, en ufak bir düşme neticesinde vücudumuzdaki en riskli bölge kafamız dır, lütfen hava sıcaklığı ne olursa olsun kaskımızı takalım böylece sağlıkla uzun yıllar motor keyfini yaşayalım.

 

Devamını Oku

Nereye doğru gittiğimizi bilmeden bir yolculuk halindeyiz. Etrafımızdaki şartlar sürekli değişiyor. Gelecekle ilgili hiçbir şey belli değil, dün üzüldüğümüz bir konu bugün önemini tamamen yitirebiliyor. Bu bilinmeze olan yolculukta sürekli olarak şartlara uyum sağlamaya gayret ediyoruz. Bu değişkenlere ne kadar çabuk uyum sağlayıp bakış açımızı değiştirebilirsek o kadar az yıpranıyoruz. Değişimlere uyum sağlamakta ne kadar gecikirsek o kadar çok zarar görüyoruz.

Bu değişken karmaşa içerisinde sürekli tutunacak bir şeyler arama gayretindeyiz, aile, dostlar, iş, hobiler. Tüm bunlar esasında bizim mutlu, huzurlu ve keyifli bir hayat sürebilmemiz için bir arayış, ama esas arayış kendimize bir hayat amacı bulma gayretimiz, sabahları yataktan kalkarken bizi motive edecek, bizi yaşamaya teşvik edecek bir amaç!!

Dilimin döndüğünce insanların bu dünyada kalan vakitlerini mükemmel geçirmeleri için içlerinde bekleyen küçük çocuğu harekete geçirmeye gayret ediyorum.

Benim için kişisel motivasyon ve motosiklet tutkusu iç içe geçmiş durumda, kişisel motivasyon sizin için motosiklet tutkusu olmayabilir, herhangi başka bir hobi de aynı işlevi görebilir, önemli olan onun ne olduğunu bulmanız ve mümkün olduğunca ona vakit ayırmanız.

Devamını Oku

Motosiklete hangi mevsim binersek binelim çok önemli bir kural vardır!

Çeşitli markaların düzenlediği motorsiklet sürüş kurslarında da bu temel kuralı öğretmeye ve benimsetmeye çalışırlar.

Motorsiklet kullanırken eğer ileri doğru bakabilirseniz ve gerçek odağınız ileride bir nokta ise O noktadan size doğru olan herşeyi farkeder ve önlem alırsınız, örnek olarak 30 metre ileride parketmiş bir aracın kapısının açılıyor olması, yine parketmiş bir aracın tekerlerinin yola doğru dönmeye başlaması, ıslak zeminler, kırmızıya dönmeye hazırlanan trafik ışıkları vs.

Ama sadece 1 metre önünüze baktığınızda bu tip değişimlerin hiç birini farketmez ve önlem alamazsınız, bu durumları farkettiğiniz anda yapacağınız ani frenlemeler ve ani dönüşler çok ciddi risk demektir.

Tamer Atsan

Devamını Oku

Motor kullanımının özellikle İstanbul’da riskli olduğunu Kabul ediyorum ancak bunun yanında bazı önemli avantajlarınında altını çizmek çizmek lazım, kısaca belirtirsek zamandan ve paradan tasarruf sağlar, özellikle İstanbul gibi metropollerde otomobil yerine motorsiklet tercih ederseniz en az %50 zamandan, %50 yakıttan tasarruf edersiniz. Üstelik otomobil içerisinde trafik sıkışıklığı insanların sinir sistemini negatif olarak etkilerken aynı yolu motor ile yapıyorsanız tam tersine  keyif ve mutluluk kaçınılmazdır. Bunlara ilave olarak gittiğiniz yerde  park yeri arama problemi de yaşamayacaksınız!! Bundan daha güzel bir şey olabilir mi?

Devamını Oku

Trafikte son zamanlarda çok daha büyük bir tehlike giderek herkesin can güvenliğini tehdit ediyor, cep telefonu kullanımı!

Akıllı telefonlarda büyük bir artış yaşanması ile birlikte araç sürücüleri mesajlarına bakmak, trafikte vakit geçirmek, yolda mesaj göndermek, haberleri incelemek vs sebeplerle sürekli telefonlarına bakıyorlar. Araç kullanırken telefona konsantre olmak ve dikkatin dağılması çok tehlikeli.Bu tehlike araç içinde seyredenlerden daha çok yayalar ve  motosikletler için geçerli.Bu konuda acil olarak bilinçlenmeye ihtiyacımız var.

Devamını Oku

Motor kullanmak için en ideal mevsim ilkbahar ve sonbahar.

15-25 derece arasında üşümeden ve terlemeden motora binmek mümkün, üstelik doğanın bize sunduğu çeşitli çiçek ve bitki kokuları sürüşümüze ayrı bir keyif katıyor.

Bununla birlikte bahar bile olsa her zaman hafif çiseleyen yağmurdan veya çok şiddetli yağmurdan kaçınmak gerekiyor, bu tip şartlarda motor üzerindeyken bizi hayata bağlayan lastiklerin yola tutunma güçleri çok zayıflıyor.

Havanın 4 derecenin altında olduğu şartlar ise çok tehlikeli çünkü yerde buzlanma başlıyor, mümkünse motora hiç yanaşmayalım.

Her ne koşulda motora binersek binelim olmazsa olmaz ekipmanlar var, bu ekipmanları kullanmaya üşenmemek çok önemli, hava şartları ne olursa olsun bunu ihmal etmemeliyiz, İyi bir kask, omuz, bel ve dirsek korumalı mont, eldiven, dizlik ve korumalı bot.

Yaz mevsiminde tüm bu ekipmanı 30 derece ve üzerindeki sıcaklıklarda giymek çok kolay değil, kabul ediyorum ama ufak bir düşmede bile ne kadar hayati önemi olduğunu hemen anlayabilirsiniz.

Devamını Oku